AEÜ HUKUK

Hukuk ve Danışmanlık

BOŞANMA DAVASI SEBEPLERİ

4721 sayılı Türk Medeni Kanununu boşanmanın sebeplerini 6 başlık altında düzenlemiştir. Bunlar TMK 161-168 maddeleridir. Türk Medeni Kanuna göre boşanma davası sebepleri sırasıyla;

  1. Zina
  2. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
  3. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
  4. Terk
  5. Akıl hastalığı
  6. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması

1- Zina

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun Zina başlıklı 161. maddesi, medeni kanunda düzenlenen ilk boşanma sebebidir.

I. Zina
Madde 161- Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Zina, eşlerden birisinin evlilik dışı bir karşı cins ile cinsel bir birliktelik yaşamasıdır.

Evlilik dışı birliktelik yaşanan taraf aynı cinsiyetten olursa zina eylemi gerçekleşmiş sayılmaz. Bu sadakatsiz davranış olup evlilik birliğini temelinden sarsan davranıştır.

Eşlerden herhangi birisi evlilik dışı bir karşı cinsiyle cinsel birliktelik yaşarsa diğer eş boşanma davası açabilir. Zina fiili gerçekleşmiş olur.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Dolayısıyla zina fiilinin yapıldığı öğrenildiği andan itibaren 6 ay içerisinde dava açılmalıdır. Unutulmamalıdır ki affeden tarafın dava hakkı yoktur. Ayrıca öğrenilmemiş olsa dahi zina fiilinden 5 yıl içerisinde dava hakkı düşecektir.

Ölüyle, hayvanla veya eşyayla cinsel ilişkide bulunma zina sayılmadığı gibi, iradi olmayan şekilde cinsel ilişki yaşanması (örneğin kaçırılarak veya tecavüze uğrama) veya kadının yapay döllenme yoluyla hamile kalması durumları da zina olarak değerlendirilmemektedir1

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2018 tarihli kararına göre cinsel birleşmenin kesin veya güçlü karineyle ispatlanmış olması gerekmektedir.

Y. 2. HD, T: 09.04.2018, E: 2016/15989, K: 2018/4730
”…Davacı kadın tarafından zina (TMK m. 161) hukuki sebebine dayanılarak boşanma isteminde bulunulmuş, mahkemece tarafların zina nedeniyle boşanmalarına karar verilmiştir. Zina olayının mevcut  sayılabilmesi için en önemli koşul, “cinsel ilişkinin” varlığının kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış olmasıdır.  Davalı erkeğin bir başka kadınla cinsel ilişkiye girdiği kesin veya güçlü karineyle kanıtlanmış değildir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı erkeğin başka bir kadınla evden çıkarken ve sokakta yürürken görüldüğü anlaşılmakla beraber, evlilik sırasında, bir başka kadınla cinsel birleşmenin gerçekleştiği dosya kapsamı ve tanık beyanlarından anlaşılamamaktadır. Bu nedenle davalı erkeğin bu davranışları zina değil, “güven sarsıcı davranış” niteliğinde olup; Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi gereğince boşanmayı gerektiren kusurlu davranıştır. Bu durumda, zina hukuki sebebine dayanılarak açılmış boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.”

Zina nedeniyle boşanma le alakalı daha fazla yargıtay kararını görmek için burada bulunan yargıtay kararları bölümünü inceleyebilirsiniz.

2- Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış başlıklı 162. maddesi, medeni kanunda düzenlenen ikinci boşanma sebebidir.

II. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış
Madde 162- Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Türk Medeni Kanunun 162. maddesinin ilk fıkrasında, eşlerden birisinin hayatına kastedildiği veya kendisine pek kötü davranıldığı ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulduğu sebebiyle boşanma davası açabileceğini belirtmiş.

Eşinden şiddet gören insanların başvurması gereken boşanma yolu bu maddede belirtilen boşanma yoludur.

Yine öncekinde olduğu gibi boşanma sebebinin öğrenilmesi tarihinden itibaren altı ay her halde 5 yıl geçmekle dava hakkı düşer ayrıca affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin kararına göre eşin ceza davasından vazgeçmesi bu madde gereği affettiği anlamına gelmez.

Y. 2. HD, T: 24.02.2005, E: 2005/719, K: 2005/2799:
“… Davacı – davalı kocanın, davalı – davacı kadını dövdüğü sabittir. Kadının şahsi davasından vazgeçmesi, eşini cezadan kurtarmaya matuf olup, boşanma davası yönünden eşini affettiği anlamına gelmez…”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2017 yılında verdiği karara göre ağır şekilde onur kırıcı olması gerekmektedir. Yalnızca bir kere hakaret etmesi bu hükmün şartlarını karşılamaz.

Y. 2. H.D. T: 13.12.2017, E: 2016/8383, K: 2017/14438
“Onur kırıcı davranış nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için (TMK m. 162) her türlü onur kırıcı davranış değil, ağır derecede onur kırıcı bir davranışın gerçekleşmesi gerekir.”

Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış ile alakalı daha fazla yargıtay kararını görmek için burada bulunan yargıtay kararları bölümünü inceleyebilirsiniz.

3- Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme başlıklı 163. maddesi, medeni kanunda düzenlenen üçüncü boşanma sebebidir.

III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
Madde 163- Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.

Türk Medeni Kanunun 163. maddesinde, eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse bu eş her zaman boşanma davası açabilir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2017 yılında verdiği karara göre, suç işleme fiilinin evlilikten önce gerçekleşmiş olması durumunda TMK 163 gereği suç işleme nedeniyle boşanma davası açılamayacaktır.

Y 2. HD E.2017/2624 K.2017/14983 T.20.12.2017
Davacı kadın Türk Medeni Kanununun 163. maddesi uyarınca, “suç işleme” hukuki sebebine dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuş, mahkemece davanın kabulü ile unsurları oluştuğundan Türk Medeni Kanununun 163. maddesi uyarınca tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı erkeğin işlediği iddia edilen suçların tarihlerinin evlenme tarihinden önceki döneme ait olduğu anlaşılmaktadır. Anılan madde koşulları oluşmamıştır. O halde, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.

 Y. 2. H.D. T:27.06.2018, E: 2016/20524 , K: 2018/4730
‘‘…Dava, Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme hukuksal sebebine dayalı boşanma istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 163. maddesi hükmüne göre boşanma kararı verebilmek için suç teşkil eden eylemin evlendikten sonra işlenmiş olması gerekir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların davalının işlediği suç tarihinden sonra evlendikleri anlaşılmaktadır. Bu halde Türk Medeni Kanununun 163. maddesine dayalı boşanma kararı verebilmesi için gerekli olan “işlenen suç nedeniyle diğer eş için birlikte yaşamanın beklenemez hale gelmesi” koşulu gerçekleşmediğinden davacının davasının reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

Bir haysiyetsiz yaşam sürmeden bahsedilebilmesi için bunun süreklilik arz eden bir durum olması gerekmektedir. Yaşam sürmek derken kanun lafzından da bu anlaşıldığı gibi aynı zamanda Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012 yılında verdiği bir kararda da bunu açıkça belirtmiştir.

Y. 2. H.D. T:26.06.2012, E: 2011/22536, K: 2012/17686
”…Davacı kocanın boşanma davası münhasıran ”haysiyetsiz hayat sürme” sebebine (TMK m. 163) dayanmaktadır. Haysiyetsiz hayat sürmenin varlığından söz edilebilmesi ve bu sebeple boşanma kararı verilebilmesi için; eşin, sosyal hayatta toplumun genel değer yargılarıyla çatışan, olumsuz nitelikte kabul edilen davranışının süreklilik göstermesi ve bu davranışın diğer eş için birlikte yaşamayı ondan beklenemez hale getirmesi gereklidir. Süreklilik göstermeyen bir defalık bir davranış; Türk Medeni Kanununun 166. maddesindeki evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumu için yeterli olabilirse de, haysiyetsiz hayat sürme sebebine dayalı boşanma kararı için yeterli değildir. Davalı kadının bir başka erkekle cep telefonu ile konuştuğu ve mesajlaştığı toplanan delillerle anlaşılmaktadır. Davalı kadının gerçekleşen bu davranışı, davacı koca bakımından birlikte yaşamayı ondan beklenemez duruma getirmiş ise de; sürekliliği olmadığı anlaşıldığından; haysiyetsiz hayat sürme ile Türk Medeni Kanununun 163. maddesindeki boşanma sebebi sabit kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.”

Toplumun genel ahlak yapısına uymayan hayat tarzı haysiyetsiz hayat sürme kabul edilebilir.

Y. 2.H.D. T:11.04.2018, E: 2016/14732, K: 2018/4831 :
”…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı erkeğin davacı kadının ilk evliliğinden olan kızı ile cinsel ilişki yaşadığı ve bu eyleminin TMK’ nun 163. maddesinde geçen haysiyetsiz hayat sürme niteliğinde olduğu, bu nedenle mahkemece TMK’ nun 163. maddesine göre verilen boşanma kararında bir isabetsizliğin olmadığının anlaşılmasına göre davalı erkeğin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.”

Haysiyetsiz hayat sürme boşanma sebebi ile alakalı daha fazla yargıtay kararını görmek için burada bulunan yargıtay kararları bölümünü inceleyebilirsiniz.

Suç işleme boşanma sebebi ile alakalı daha fazla yargıtay kararını görmek için burada bulunan yargıtay kararları bölümünü inceleyebilirsiniz.

4- Terk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun Terk başlıklı 164. maddesi, medeni kanunda düzenlenen dördüncüboşanma sebebidir.

IV. Terk
Madde 164 – (1) Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
(2) Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.

Türk Medeni Kanunun 164. maddesi iki oldukça uzun fıkradan oluşuyor.

TMK 164 ilk fıkra, eşlerden herhangi birinin, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği durumda 6 ay geçerse, terk edilen eşin talebiyle hakim veya noter tarafından ihtar çekilir. Eğer ihtar sonuçsuz kalırsa terk sebebiyle boşanma davası açılabilir. Aynı durum diğer eşi ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı sebep olmadan ortak konuta dönmesini engelleyen eş için de geçerlidir. O eş terk etmiş sayılır.

İkinci fıkra ihtarın nasıl yapılacağını ve süresini açıklar. İkinci fıkra uyarınca dava hakkı olan eşin istemi üzerine hakim ve noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe ortak konuta dönmesi gerektiğini ve dönmemesi halinde oluşabilecek muhtemel sonuçları bildirir. Bu ihtar zorunda kalınırsa ilan yoluyla yapılır.

Tebliğ en erken terkin 4. ayında yapılabilir. Bu ihtarın üzerinden 2 ay geçmeden boşanma davası açmak mümkün değildir.

Terk nedeniyle boşanma davasında diğer eş aslında ortak konutu kendi rızasıyla terk etmediği, ancak kendisinin de boşanmak istediği için davanın kabulüne karar verilmesini talep ederse, mahkeme davalı eşin bu beyanını dikkate almaksızın salt somut olayda terk olgusu ve diğer dava şartlarının mevcut olup olmadığının tespitini yapmalı ve yapacağı bu tespite göre karar vermelidir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 25.11.2020 tarihli ve 2017/2289 E., 2020/939 K. sayılı kararı
“davacının davasının kabulü ile tarafların TMK’nın 164. maddesi gereğince boşanmalarına” karar verildiği, hükmün gerekçesinde ise “davalı eşi terke zorlayan tarafın davacı eş olduğu, ancak davalı eşin de artık boşanmak istediğini belirtmesi gerekçesiyle” davanın kabulüne karar verildiği, Özel Daire tarafından yapılan temyiz incelemesinde ise “mahkemece, hüküm ile gerekçe arasında oluşturulan çelişki” gözetilmeksizin işin esasına girildiği ve tarafların temyiz sebepleri yönünden inceleme yapılarak kararın bozulduğu, yerel mahkemenin de bozma kararına karşı direndiği anlaşılmıştır. Bozulan ilk kararın gerekçesinde davacı eşin terk eden eş olduğu belirtildiği hâlde hüküm kısmında yazılan gerekçenin aksine davacının terke dayalı boşanma davasının kabul edildiği, oysaki TMK’nın 164. maddesinde açıkça “…terk edilen eş, boşanma davası açabilir…” dediği, mahkemenin gerekçesine göre davacının dava açma hakkı olmadığı halde hüküm fıkrasında davasının kabul edildiği, bu hâliyle HMK’nın 297/2. maddesinde yazılı açıklamaya aykırı, gerekçe ve hüküm fıkralarının birbiri ile çelişkili bir hüküm yaratıldığı ortadadır.

Eşlerin oturmaya elverişli, haline münasip, bağımsız bir evleri yoksa, birlik dışındaki eş haklı terk etmiş sayılacağı için terk nedeniyle boşanma hükümlerine gidilemeyeceği gibi yapılan ihtar da geçersizdir. Bu ev eşler tarafından ilgili madde hükümlerince veya evliliğin temsilcisi tarafından seçilmiş olmalıdır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 10.02.2010 tarihli ve 2008/20693 E., 2010/2231 K. sayılı kararı
Terk sebebine dayalı boşanma davasının kabul edilebilmesi için öncelikli şart, davalı eşin haklı bir sebep olmadan en az dört aydan beri evlilik birliği dışında kalmasıdır. Tarafların birlikte seçtikleri (TMK m. 186) veya Türk Medeni Kanunu’nun 188. maddesi şartlarının oluşması sebebiyle eşlerden birinin seçtiği ya da hakim tarafından belirlenen (TMK m. 195) hallerine uygun, oturmaya elverişli, bağımsız bir evleri yoksa, birlik dışında bulunan eşin bu davranışı haklı sebebe dayanır.
Terk edilen eş (TMK m. 164) diğerini yukarıda açıklanan kurallara uygun olarak ortak konuta çağırmakla yükümlüdür. Çünkü ortak hayat bunu zorunlu kılar (TMK m. 185/3). Bu itibarla, kanunda gösterilen (TMK m. 164) sürelerin başında tarafların kanuni koşullara uygun ortak konutunun olmadığı anlaşıldığından ihtar geçersiz olmakla, davanın reddi gerektiğinin düşünülmemesi doğru bulunmamıştır.

Terk boşanma sebebi ile alakalı daha fazla yargıtay kararını görmek için burada bulunan yargıtay kararları bölümünü inceleyebilirsiniz.

5- Akıl Hastalığı

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun Akıl Hastalığı başlıklı 165. maddesi, medeni kanunda düzenlenen beşinci boşanma sebebidir.

V. Akıl hastalığı
Madde 165- Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

Bu maddede kanun koyucu boşanma sebebi olarak iyileşemez ve çekilmez hale gelmiş akıl hastalığını belirtmiştir.

Akıl hastalığının geçmesine imkan bulunmadığı resmi makamlarca sağlık kurulu raporuyla sabit olmalıdır.

Akıl hastalığına dayalı boşanma davası yalnızca akıl hastası olmayan eş tarafından akıl hastası olan eşe karşı açılır. Akıl hastası eşin vasisi tarafından açılmayacağı Yargıtay 2. Hukuk dairesi kararıyla sabittir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/11732 E. 2018/2366 K.
Dava, davacı kadın vasisi tarafından akıl hastası olmayan eşe karşı açılan boşanma davası olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir (TMK m.165). Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere, akıl hastalığı hukuki sebebine dayalı boşanma davası, akıl hastası olmayan eş tarafından akıl hastası olan eşe karşı açılabilir. Davacı kadının vasisinin davacı kadının akıl hastalığına dayanarak boşanma talebinde bulunması hukuken mümkün değildir. Bu açıklamalar karşısında davacı kadının vasisinin Türk Medeni Kanununun 165. maddesine dayalı olarak açtığı boşanma davasının reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Akıl hastalığı sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için hastalığın geçme ihtimalinin bulunmaması şarttır. Tam teşekküllü devlet hastanesi veya üniversite hastanesinden sağlık kurulur raporu alınması gerekmektedir.

Akıl hastalığı sebebiyle (TMK m. 165) boşanmaya karar verilebilmesi için, akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş için çekilmez  hale getirmesi ve hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi şarttır. (TMK m. 165)

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/3075 E. 2018/7120 K.
Mahkemece akıl hastalığı hukuki sebebi ile boşanmaya (TMK m. 165) karar verilmiş ise de, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Bilirkişi Kurulundan alınan 23.10.2014 tarihli sağlık kurulu raporunda davalının akıl hastalığının geçmesine olanak bulunmadığı yönünde herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Bu durumda alınan rapor Türk Medeni Kanununun 165. Maddesi kapsamı karşısında yetersiz olup hüküm vermeye elverişli değildir. o halde davalı erkek hakkında tam teşekküllü devlet hastanesi veya üniversite hastanesinden Türk Medeni Kanununun 165. Maddesi gereğince, davalı erkeğin akıl hastası olup olmadığı, mevcut bir hastalık varsa bu hastalığın diğer eş yönünden çekilmezlik unsuru taşıyıp taşımadığı ve hastalığın geçmesine olanak bulunup bulunmadığı konusunda sağlık kurulundan rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Akıl Hastalığı boşanma sebebi ile alakalı daha fazla yargıtay kararını görmek için burada bulunan yargıtay kararları bölümünü inceleyebilirsiniz.

6- Evlilik birliğinin temelinden sarsılması

4721 sayılı Türk Medeni Kanunun Evlilik birliğinin temelinden sarsılması başlıklı 166. maddesi, medeni kanunda düzenlenen altıncı boşanma sebebidir.

VI. Evlilik birliğinin sarsılması
Madde 166- Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.2

En öncelikle bilinmesi gerekir ki bu maddenin son fıkrası Anayasa Mahkemesinin 22.02.2024 tarihli kararıyla iptal edilmiştir. Bu iptal neticesinde 19.01.2025 tarihinden itibaren bu iptal geçerli olacaktır. Dolayısıyla bu madde burada açıklanmayacak, yargıtay kararlarına yer verilmeyecektir.

İlk madde eşlerin her ikisine de boşanma davası açma hakkı veriyor. Bundan önceki boşanma sebeplerinde yalnızca bir tarafa boşanma davası açma hakkı verirken bu maddenin özel bir durumu olarak evlilik birliğinin ortak hayat sürdürülemeyecek kadar bozulduğunu düşünen çiftlerde her iki taraf da bu boşanma davasını açabilir.

İkinci maddede ise ilk maddeye göre açılan boşanma davasına itiraz edilebileceği düzenlenmiştir. Bu madde gereği açılan boşanma davasında davacı taraf eğer daha kusurluysa davalı taraf itiraz edebilir ve bunun neticesinde bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı takdir edilirse hakim boşanmaya karar verebilir.

Üçüncü fıkra anlaşmalı boşanmayı düzenlemiştir. Bu fıkra uyarınca eşler birlikte gelip davayı açtıkları veya birinin evlilik birliğinin bozuluğunu iddia edip dava açtığı diğerinin de kabul ettiği durumda hakim tarafları bizzat dinleyerek bir zorlama durumu olmadığına ve tarafların özgürce hareket ettiklerine kanaat getirdiği durumda, eğer çocukların menfaatine aykırı bir şey yoksa boşanmalarına karar verebilir. Anlaşmalı boşanma için evliliğin en az bir yıl sürmüş olması gerekmektedir.

Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur.

Ayrıca 3. fıkra uyarınca bu maddede ikrarın geçerli olmayacağı hükmü uygulanamaz.

Tarafların mal talepleri yoktur şeklindeki beyanlar mal rejimlerini de kapsamaktadır.

YHGK, T: 27.11.2013, E: 2013/8-185, K: 2013/1601:
“… Mahkemece, protokol ve tüm dosya kapsamından davacının protokol düzenleyerek mal talebinde bulunmadığını ve bu şekilde anlaşmalı olarak boşandığı, protokolün mahkemece onaylandığı, protokoldeki mal ibaresinin dar kapsamlı algılanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık tarafların anlaşmalı boşanma davası sırasında düzenledikleri protokolde yer alan “tarafların mal talepleri yoktur” şeklindeki ifadenin, eşler arasında “mal rejiminden kaynaklanan alacak” isteklerini de kapsayıp kapsamayacağı noktasında toplanmaktadır.
… protokoldeki ifadenin mal rejiminden kaynaklanan alacağı da kapsadığının anlaşılmasına göre, yerel mahkemenin aynı hususları gözeterek yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, direnme kararının onanması gerekir. …”

İki taraf da kusurluysa davayı açan tarafın davası kabul edilmelidir.

YHGK, T: 02.02.2011, E: 2010/2-745, K: 2011/27:
“… Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacı-davalı kocanın eşine şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, kovduğu ve başka bir kadınla ilişkisinin bulunduğu davalı-davacı kadının ise güven sarsıcı davranışlar sergilediği, eşine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı-davalı koca da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-davalı kocanın boşanma davasının da kabulü ile boşanmaya (TMK md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davasının reddi doğru bulunmamıştır. …”

Eşi nedeniyle intihar girişimi ve psikolojik sorunlar yaşayan eş evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı nedeniyle boşanma davas açabilir.

YHGK, T: 21.06.2006, E: 2006/2-451, K: 2006/464:
“… özellikle davacının evlilik sırasında eşiyle olan anlaşmazlıkları nedeniyle intihara teşebbüs etmesi ve psikolojik olarak rahatsızlanması sonucu evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı sonucuna varılmıştır …”

Tarafların bizzat dinlenilmesi gerekmektedir. Taraf vekillerinin dinlenmesiyle boşanma hükmü kurulması mümkün değildir.

Y. 2. HD, T: 09.03.2009, E: 2008/1912, K: 2009/4076:
“… Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hâkim tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup, toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının anılan Kanunun 184. maddesi çerçevesinde takdiri gerekirken, davacı ve davalı asil dinlenilmeksizin taraf vekillerinin beyanları ile boşanma hükmü kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. …”

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması boşanma sebebi ile alakalı daha fazla yargıtay kararını görmek için burada bulunan yargıtay kararları bölümünü inceleyebilirsiniz.

  1. Hafızoğulları, s. 134-135; Zevkliler, Acabey, Gökyayla, Medeni Hukuk, s. 979; Ersöz, s. 78-80; Gençcan, Boşanma Hukuku, s. 148-152. ↩︎
  2. Anayasa Mahkemesinin 22/2/2024 tarihli ve E: 2023/116, K: 2024/56 sayılı Kararı ile bu fıkra iptal edilmiştir. Kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra (19/1/2025) yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır. ↩︎

Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *